Geçmişten Bugüne Tomb Raider Efsanesi
Tomb Raider, sadece bir fikir olarak, genç yaratıcısı Toby Gard’ın aklında oluştuğu zaman, henüz yıl 1995’ti ve kendisi dahil hiç kimse, Tomb Raider’ın oyun dünyasının en başarılı oyunlarından biri olacağını tahmin bile edemezdi.
Tabi oyunun bu denli başarılı olmasındaki etken elbette Lara Croft’tu. Ancak, Toby Gard’ın Tomb Raider fikri, Core Design tarafından kabul edilip üzerinde çalışılmaya başlandığında, ortada Lara Croft diye bir karakter yoktu, hatta oyun için tasarlanan kahraman, kadın bile değildi.
Oyun dünyasında iki boyutlu oyunların hakim olduğu dönemde, üç boyutlu ve Third-Person Shooter tarzında bir macera oyunu yapılacak, oyunun erkek olan karakteri Mısır piramitleri ya da Aztek tapınakları gibi tarihi yer ve kalıntılarda hazine avına çıkacaktı. Tüm bu fikirler göz önünde tutularak, karakter tasarımları yapılmaya başlandı ve çizimler tamamlandığında, görüldü ki ortaya çıkan karakter fazlasıyla Indiana Jones vâriydi. Tabi ki bu sonuçtan kimse memnun kalmadı ve daha orijinal bir şeyler için çalışmaya başlandı. Oyunun kahramanının bir erkek değil, kadın olması düşünüldü fakat bu konuda hemen kesin karara varmak kolay olmadı; çünkü bu riskli bir hamleydi. Zor olan arkeoloji işinde, çevre şartlarına dayanıklı ve tüm tehlikelerin üstesinden gelebilecek kadar güçlü bir erkek karakter yaratmak varken, narin bir kadın karakterle işe başlamak ne kadar akıl kârıydı? Üstelik daha önce, başkahramanı kadın olan bir video oyunu hiç denenmemişti, Bu tür riskler üzerinde düşünüldükten sonra, sonunda karara varıldı ve ortaya Amerikan asıllı, Lara Cruz adında bir karakter çıktı. Fakat bu isim kulağa o kadar da hoş gelmiyordu, bu yüzden kalın telefon defterlerinden isimler araştırılmaya başlandı, sonunda Lara Croft ismi uygun görüldü ve karakterin İngiliz olmasına karar verildi.
İlk Tomb Raider oyunu, 1996 yılındaki çıkışını, Playstation platformunda gerçekleştirdi ve hemen ardından Pc’ye uyarlandı. Kusursuz kontrol sistemi, üstün grafikleri, müthiş bölüm dizaynları, zor bulmacaları ve oyuncuya tanıdığı zengin hareket olanaklarıyla oyun dünyasında adeta bir çığır açtı. Oyun milyonlarca satmaya başladı, bu denli büyük başarıyı, oyunun yaratıcıları dahi ummamıştı. İnsanlar, Lara Croft’a sanal bir karakterden çok, gerçek bir insan gözüyle bakmaya başlamışlardı bile, öyle ki oyunun yapımcılarına, Lara hakkında sorular yağıyordu. Bunun üzerine yapımcılar, Lara için bir biyografi yayınlamaya karar verdiler ama ilerleyen yıllarda bu biyografiye sadık kalındığı pek söylenemez.
1996 yılındaki müthiş çıkıştan sonra, dünyanın her yerinden Tomb Raider fanatikleri oluşmaya başladı. Her sene piyasaya sürülen yeni bir Tomb Raider ile birlikte fan sayısı da katlanarak artmaya devam etti. Fanlar, her sene gelen yeni bir oyun ile çok memnun olsalar da, bu seriyi eleştirmeyenler de yok değildi. Birer sene arayla piyasaya çıkan Tomb Raider oyunlarının yenilikten yoksun olduğu ve fazlasıyla kendini tekrarladığı öne sürülüyordu.
Eidos’a bağlı Core Design, 2000 yılına kadar beş Tomb Raider oyunu ve ekstra maceraların olduğu ek paketler yayınlamıştı ve hepsinde aynı oyun motorunu kullanmıştı bu yüzden de eleştiriler gitgide artıyordu. Artık değişikliğe gidilmesi gerektiğine karar verildi ve yapımı üç yıl sürecek olan Angel of Darkness’ın çalışmalarına başlandı. Bu arada, Lara Croft rolünü Angelina Jolie’nin üstlendiği bir Tomb Raider sinema filmi gösterime girdi ve hem oyunun üzerine daha çok ilgi çekti, hem de 2003 yılına kadar ortalıkta gözükmeyecek olan Lara’nın taze kalmasını sağladı. Video oyunundan sinemaya uyarlanan pek çok yapım gibi, bu film de pek başarılı sayılmazdı. İyi olmayan senaryosu ve daha birçok eksilerine rağmen, takdiri hak eden yönleri de yok değildi, bunlardan en önemlisi ise Angelina Jolie’den mükemmel bir Lara Croft yaratılmış olmasıydı, tabi bu durumda övgülerin çoğunu Jolie hak ediyordu çünkü Croft rolü için gerçekten çok çalışmıştı. Fakat bu durum, filmin kaderini değiştiremezdi. Sinema eleştirmenleri tarafından olumsuz eleştiri aldı, ancak belki de çoğu eleştirmenin fark edemediği fakat serinin fanatiklerinin ilk görüşte anlayabileceği bir aksilik daha vardı; filmdeki Lara’nın hayatıyla, 1996’da yazılan orijinal biyografi çelişiyordu. Örneğin; Lara’nın babasının adı, oyun biyografisinde Hensingly Croft olarak belirtiliyorken, filmde Richard Croft olarak geçiyordu.
Takvimler 2003 yazını gösterdiğinde, Tomb Raider Angel of Darkness raflardaki yerini aldı. Dördüncü oyun olan The Last Revelation adlı oyunun sonunda, Lara çökmekte olan Horus tapınağından çıkamamış, tapınağın yıkıntıları arasında kalmış ve hayatta olup olmadığına dair bir ipucu verilmemişti. Lara, Angel of Darkness oyunuyla birlikte sapasağlam karşımızdaydı ve yine başka bir maceranın peşindeydi ancak, oyunculara The Last Revelation’dan sonra olanlar anlatılmıyordu. Bu görevi Mike Resnick’in yazdığı Amulet of Power (Güç Muskası) adlı kitap üstlendi. Kitap, Lara’nın tapınağın içinde gözlerini açışıyla başladı ve Angel of Darkness oyununun başıyla uyuşur şekilde sonlandı.
Aynı yılın ilerleyen aylarında ise ikinci sinema filmi olan Tomb Raider : The Cradle of Life vizyona girdi. İlk sinema filmi, yüzleri pek güldürmemiş hatta başrol oyuncusu Angelina Jolie’den bile tepki almıştı. Jolie, eğer ikinci film için karşısına adam gibi bir senaryoyla birlikte gelinmezse, rolü kabul etmeyeceğini belirtmişti. İkinci film, her açıdan ilk yapımdan çok daha iyi olsa da, hasılat olarak ilk filmin gerisinde kaldı.
Bu arada artan eleştirilere son vermek, bir oyundan beklentileri epey yükselmiş olan oyuncuları tatmin etmek ve oyuna birçok yenilik getirmek amacıyla değişikliğe gidilerek tamamlanan Tomb Raider Angel of Darkness, ne yazık ki vaat ettiklerini gerçekleştiremedi ve bu fiyasko, Core Design’ı iflasa kadar sürükledi. Oyunun başarısız olmasında birçok etken vardı, en sinir bozucu olanları ise, yapımın üç yıl sürmesine rağmen grafiklerin beklendiği gibi olamamasının yanında bir de yığınla hata içermesi, Lara’nın son derece hantal olması ve kötü kontrollerdi. Yıllardır çevikliğiyle göz dolduran Lara, en hızlı davranılması gereken durumlarda dahi koşmaya üşenen bir karakter haline getirilmişti. Bu oyunla, eleştirilere bir son vermeyi amaçlayan Core Design, aksine, eleştirilerin bir çığ gibi büyümesine sebep oldu. Angel of Darkness, serinin eski fanları tarafından bile büyük hayal kırıklığı olarak nitelendirildi ki, seriye yeni fanlar kazandırması beklenemezdi. Elbette, olumlu yönde de birkaç gelişme olmuştu. Örneğin; Lara’nın, düşmanına arkadan sessizce yaklaşıp silah kullanmadan etkisiz hale getirebilmesi, düşmanla yakın dövüşe girebilmesi ve de duvar köşelerinden etrafın güvenli olup olmadığına bakabilmesi, bu oyunla gelen yeniliklerdendi.
Tomb Raider gibi muazzam bir kazanç kapısının, Core Desing’ın ellerinde kapanacağından korkan Eidos, yapımcılığı Core Desing’ın elinden alıp, Legacy of Kain serisiyle büyük başarı elde etmiş olan Crystal Dynamics’e devretti. Crystal Dynamics ise, üzerine düşen sorumluluğun bilincindeydi. Bu yüzden önce işe, ilk oyun tamamlandıktan sonra Core Design tarafından görevinden alınan Tomb Raider’ın fikir babası Toby Gard’ı başa getirmekle başladı. Dynamics için, Toby Gard’ın fikirleri oldukça önemliydi. Tomb Raider serisi dikkatlice incelenerek, oyuncuların ve fanatiklerin Tomb Raider’da sevdiği yönler ortaya çıkarıldı ve bu yönlerden oluşan yeni bir oyun yapılma yolu izlendi. 2006 yılında, yepyeni bir Lara Croft, Tomb Raider : Legend ile boy gösterdiğinde, Crystal Dynamics de hakkı verilerek yapılan bir işin, diğerlerine oranla ne kadar fark yaratacağını herkese kanıtlamış oldu. Üst düzey grafikleri, nefes kesici atmosferi ve müthiş oynanabilirliğiyle Legend, hem çok yenilik içeren, hem de özlenen Tomb Raider’ı geri getirerek gerçekten bir efsane oldu..Olumsuz tarafları ise; güçlü bir pc sistemi gerektirmesi ve fazla yer kaplamasına rağmen kısa bir oyun olmasıydı.
Legend ile birlikte, Lara’nın biyografisi ve malikanesi tekrar elden geçirilerek Tomb Raider filmlerine de uyumlu hale getirildi.
Tomb Raider tarihinde 10. yılın devrilmesi şerefine, ilk Tomb Raider macerasının günümüz teknolojisine uyarlanarak tekrar yapılması gündeme geldi ve 2007 yılının bahar ayında Tomb Raider : Anniversary adlı oyun piyasaya çıktı. İlk oyun, yapımcılar tarafından defalarca bitirilip incelenerek Anniversary oluşturuldu ve hem nostalji hem de yenilik yaşatma konusunda amacına ulaştı.
Bugünlerde ise büyük bir oyuncu kitlesi, merakla Kasım ayını bekliyor; çünkü Legend’ın devam niteliğini taşıyan Tomb Raider : Underworld, 21 Kasım’da sevenleriyle buluşacak. Şimdiye kadar yayınlanan trailer ve ekran görüntülerinden, Cystal Dynamics’in yine harika bir oyuna imza atmış olduğu anlaşılıyor. Gerek grafik olarak (ki gerçekten iyi bir sistem gerektiriyor), gerek çevreyle etkileşim olarak sayısız yenilik barındırıyor Underworld.. Grafikleri bir kenara bırakırsak, oyundaki en dikkat çekici yenilik; Lara’nın bir yere tutunurken ya da tırmanırken de tek silahıyla ateş edebilmesi. Düşmana bir yandan kurşunlar yağdırırken, bir yandan da dövüş tekniklerini üzerinde denemek ya da çevrede bulduğumuz sopa gibi silahları hem saldırı amaçlı hem de kendimize yol açmak için araç olarak kullanabilmek de mümkün. Eski seride de kullanılmış olan depar atma (kısa süreliğine çok hızlı koşma) hareketi de Underwold’de karşımıza çıkan yenilikler arasında. Tabi ki Legend ve Anniversary oyunlarına büyük tat veren slow motion sistemi de mevcut. Yeni eklenen birçok akrobasi hareketiyle ise, sıradan bir yürüyüşü bile tam bir şova dönüştürebiliriz. Bu aşamada yapılacak en iyi şey 21 Kasım’ı beklemek ve tüm maceraya birebir şahit olmak, çünkü; Eidos’un henüz açıklamadığı daha nice sürprizi varmış gibi görünüyor..
Bir Tomb Raider fanatiği olarak, 12 yıldan beri devam eden bu efsanenin, daha uzun yıllar boyunca son bulmamasını temenni eder, herkese keyifli oyunlar dilerim..